Ali Sofrası Rıza Lokması
Kur’ân’i, âsığı olduğu Rabb’inden bir mektup olarak gören Bektâsî dervişi, onu büyük bir vecdle okur, Hakk’in Habîbi Hz. Muhammed’i hayatının merkezine yerleştirmiştir. Bin bir nakışla süslediği gönül dünyasında, Hz. Ali Allah’ın Arslanı, Hz. Fâtima ise Mu’minlerin Âsumâni’dir. Bu sevgi fidanının dalları, Hz. Peygamber’in iki reyhânım dediği Hz. Hasan ve Hüseyin, mu’minlere Allah’a ulaşmanın yollarını gösteren seyyid ve şeriflerin atasıdır. Bu kutsal ağaçtan aldığı muhabbet aşısını, Hoca Ahmed Yesevî’nin işaretiyle Anadolu bozkırında yetiştirdiği çınara aşılayan Hünkâr Hacı Bektâs Velî, altından ırmaklar akan, içinde atlar koşan ve çiçekler açan bir Cennet Yurdu’nun müjdecisi olmuştur. Yetmiş iki millet, kalblerindeki kin ve kötülüklerden arınmak için "adımız miskindir bizim, düşmanımız kindir bizim” diyen Yunus Emrelerin yollarını gözler olmuşlardır. Islâm ve Türklük adına, sırlı muvaffakiyet ve muzafferiyetlerin feyiz, bereket ve maneviyat kaynağı olan Bektâsî çerağı, zaman zaman ona